UTESAV’ın 45. Haliç Buluşması kapsamında “İdeal Yönetici ve Yönetim Hastalıkları” konusuyla Eflatun Eğitim ve Danışmanlık şirketinin kurucusu Dr. Hüseyin Çırpan’ı ağırladık.
Selamlama konuşmasını yapan UTESAV Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı Ahmet Doğan Alperen, Hüseyin Çırpan’ın kısa özgeçmişini dinleyicilerle paylaşarak program içeriği hakkında bilgilendirmelerde bulundu.
Dr. Hüseyin Çırpan sunumunun başında anlatacağı konuyla ilgili 3500 kişiyle çalışmış olmanın verdiği tecrübeyle aktarımda bulunacağına değindi. Yöneticinin tanımını yaparak konuşmasına devam eden Çırpan özetle şunları paylaştı:
“Yönetim, başkaları aracılığıyla iş başarma bilim ve sanatıdır.” olarak tanımlanır. Burada iki unsur vardır: Görev ve insan. İkisinin dengelendiği noktada ideal yönetim dediğimiz kavram ortaya çıkıyor. Bunu dengelemek çok da kolay değil, zaten yönetim hastalıkları da bu iki unsurun dengelenememesinden ortaya çıkıyor. Liderlik kavramı üzerinden konuşmamıza devam edersek çok sade bir tanımımız var: Etki oluşturmak ve bu etkinin sorumluluğunu üstlenmek. Bu açıdan bakıldığında “Herkes lider midir?”, “Herkes lider olabilir mi?” ve “Etkiyi kimin ve neyin üzerinde oluşturuyoruz?” soruları sorulabilir. Nefes alan her bireyin bu tanım gereği lider olduğunu söyleyebiliriz. İnsan etki oluşturmaktan ve bunun sorumluluğunu üstlenmekten kaçınamaz. Bu noktada oluşturacağı etkinin pozitif mi negatif mi olduğu önem kazanır. Peki etkinin negatif – pozitif olduğunu belirleyen nedir, evrensel bir kriteri var mıdır? Biz liderliği genelde büyük etki oluşturma şeklinde anlarız. Peki büyük etkinin ölçüsü ne olacaktır? Kanaatimce, bir insanın potansiyelinin tamamını kullanarak oluşturduğu etki, “büyük” etkidir. Önemli olan ne yapabilecek olduğumuz ve ne kadarını yaptığımızdır. Çok şey yapabilecek olup da çok az şey yapılıyorsa burada verilen nimetin kullanılmaması vardır. Zira sadece yaptıklarımızdan değil yapmadıklarımızdan da sorumlu oluruz. Buna ek olarak liderlik gelişim aşamasında bulunduğumuz düzey oluşturacağımız etkinin yönünü belirler. Bu anlamda etkinin pozitif-negatifliğini belirleyen iki unsur var: Evrensel kriterler ve liderlik gelişim aşamasının hangi düzeyinde olduğumuz.
Liderlik gelişimi kendimizi inşa etmeye başladığımız çok aşamalı bir süreçtir.
Birinci aşama benmerkezci dönemdir, daha çok çocukluk dönemi. İkinci aşamada (reaktif – tepkisel) daha çok takipçi olduğumuz dönemdir. Baskın duygu “el alem ne der” duygusudur. Üçüncü aşama (proaktif – geliştirici) insan, kendi inşasını büyük oranda tamamlamıştır. Dünyayı kendi filtremizle görmeye başlamışızdır. Bundan sonra dördüncü aşamaya, bağ kurucu, geçmek çok kolay değildir. Bu aşama bütünleştirme aşamasıdır. Kendimizi dönüştürdüğümüz ve diğer insanlarla işbirliği yapabildiğimiz aşamadır. En tepedeki aşama (birleştirici) manevi düzeyin en yüksek olduğu aşamadır. Bununla ilgili yöneticiler üzerinde yapılan araştırmalara bakıldığında yöneticilerin %5’i benmerkezci, %70 ikinci ve üçüncü aşamada, %24’ü üçüncü ve dördüncü aşamada %1’i de beşinci aşamadadır. Oranlara baktığımızda neden şirketlerde mutlu insan bulamadığımızın cevabını görüyoruz. Burada kendimize sormamız gereken soru şudur: Davranışlarımı ne yönlendiriyor? Bu noktada iki parametremiz var: Birincisi yoksunluk ve eksiklik giderme, ikincisi ise geliştirme ve katkı sağlama. Birinci güdü ile hareket ettiğimizde oluşturduğumuz etki negatiftir. İkinci güdü ile hareket ettiğimizde etki pozitif oluyor. Bahsettiğimiz aşamalardan dördüncü aşamada etkimiz pozitife dönmeye başlıyor. Yoksunluk dediğimiz şeyin şekillenmesi sahip olunanlardan daha çok içimizde kendimizle ilgili hissettiğimiz haleti ruhiyemizdir. Bu da çocukluktan itibaren şekillenmeye başlıyor.
Çocukluk döneminde kendimizi güvende hissetmediğimizde, bununla baş edebilmeye dönük savunma stratejileri geliştiriyoruz: 1. Yaklaşma: Sevgiyi, onanmayı o kişiye uyum sağlayarak elde etmeye çalışıyoruz. Onları memnun ederek kendimizi kabul ettirmeye çalışıyoruz ve insana odaklandığımız savunma stratejisidir.
2. Karşı koyma: Görev merkezli ve performansa yönelik bir savunma stratejisi. Çoğu zaman işadamlarında bunu görüyoruz. “Av değil avcı olacaksın” vs. anlayışı hakim oluyor. Bunların sebebi o yoksunluk duygusunun giderilmemesidir. Bu stratejiler yapıcı değil yıkıcı tarzlardır. Bu tip insanların iş performansları çok yüksektir ama birlikte çalıştığı insanlar mutsuzdur.”
Dr. Hüseyin Çırpan, konuşmasının devamında dört arketip olan Savaşçı, Bilge, Aşık ve Hükümdar, bunların ilişkilendiği temel erdemler ve idealler üzerinde durdu. Bu arketiplerin ifrat ve tefrit yönleriyle oluşan yönetim hastalıklarına değindi. Son olarak ise paylaştığı piramit modelin en üstünde insanı kâmil (olgun benlik) kavramından bahsederek konuşmasını sonlandırdı. Programımız soru cevap bölümüyle son buldu.
Erdemli Hayat Youtube sayfasından yayınlanan programımızı linke tıklayarak izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=lZacn93eWXU