UTESAV tarafından bugün MÜSİAD’ın Genel Merkezi’nde “28 Şubat Postmodern Darbesinin Ekonomik, Sosyal ve Siyasal Sonuçları” konulu Haliç Buluşması paneli düzenlendi.
Haliç Buluşmalarının 28 Şubat hakkında 3 Ekim Perşembe günü gerçekleştirilen panelin moderatörlüğünü UTESAV Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Nuri Görenoğlu yaptı. Panelin konuşmacıları; MÜSİAD’ın III. Dönem Başkanı Dr. Ömer Bolat ve gazeteci-yazar Ekrem Kızıltaş idi.
MÜSİAD Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen panele MÜSİAD üyeleri, UTESAV’ın Mütevelli Heyeti, ASDER, SADAT gibi dernek başkanları, muhtelif basın organlarının yöneticileri, sivil toplum kuruluşları ve derneklerin yöneticileri, yazarlar, iş adamları ve çok sayıda akademisyen katıldı.
Görenoğlu: “Ekonomik ahlâkı olmayanların, sosyal ve siyasal ahlâkı da olmaz!” Panelin moderatörlüğünü yapan UTESAV Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı Mehmet Nuri Görenoğlu, “İslâm coğrafyası kendi içinde savaşıyor, çünkü sistem böyle kurulmuş. Onun için her İslâm ülkesinin Müslüman komşusuyla ve kendi içinde muhtelif fırkalara bölünerek savaşması isteniyordu. Çünkü Türkiye’nin Lozan’da şartlı tahliyesi söz konusuydu.” dedi. Ekonomik ahlâkı olmayanların, sosyal ve siyasal ahlâkı da olmaz diyen Görenoğlu, Türkiye’nin İslâm coğrafyasında ciddî bir liderlik pozisyonuna soyunmuş durumda olduğunu ve bunun sadece Müslüman ülkeler için değil, üçüncü dünya ülkeleri için de umut vaad ettiğini ifade etti.
“28 Şubat Postmodern Darbesinin Ekonomik, Sosyal ve Siyasal Sonuçları” başlıklı toplantıda konuşan işadamı Dr. Ömer Bolat ile gazeteci-yazar Ekrem Kızıltaş, diğer darbeler ve bugünkü Gezi olayları gibi, 28 Şubat’ın da küresel güçler tarafından tezgâhlandığını belirttiler. Bu arada, Ekrem Kızıltaş, 28 Şubat’ın önemli isimlerinden Oramiral Güven Erkaya’nın darbe gerekçesi olarak saydığı dört maddenin dördünün de içki ve hindi odaklı olduğunu anlattı.
28 Şubat postmodern darbesini 90’lı yıllarda başlayan, 28 Şubat’ta zirveye çıkan ve daha sonra üç beş yıl daha devem eden bir süreç olarak tarif eden Kızıltaş, bu sürecin arka planında cereyan eden daha başka şeylerin bulunduğuna dikkat çekti. Daha önceki 27 Mayıs ve 12 Eylül darbeleri gibi birtakım tezgâhlarla ortamın hazır hale getirilip daha sonra da meyvesinin toplandığına işaret eden Ekrem Kızıltaş, 28 Şubat döneminin en bariz vasıflarından birinin İmam Hatip Okullarını kapatmak olduğunu söyledi. Kızıltaş, darbecilerin bunu doğrudan doğruya İmam Hatip Okullarına karşı yapmak yerine, meslek okullarını kapsayan bir plan dahilinde yaptıklarını hatırlatarak, meslek eğitiminin de bundan zarar gördüğünü ve İmam Hatip Okulları bahanesi altında Türkiye’nin sanayi ve kalkınmasının da baltalandığını söyledi.
Mesut Yılmaz: Bizi aldatmışlar
Türkiye’nin 90’lı yıllarda dinamik, kalkınmaya müsait, gelişen bir ülke olmakla birlikte yüksek faizle soyulmakta olduğunu belirten Ekrem Kızıltaş, Refah Partili belediyelerin yönetiminde ortalığın bereketlenmeye ve faizle beslenenlerin musluklarının kısılmaya başladığını hatırlattı. Ekonominin son derece sıkıntılı bir döneminde “Nasıl olsa başaramaz, bırakmak zorunda kalırlar” düşüncesiyle Refah Partisine iktidar yolunun açıldığını söyleyen Kızıltaş, ancak beklentilerin aksine bereket unsurunun harekete geçtiğini, bu arada medyanın devlet sırtından haksız gelir musluklarının kesildiğini hatırlattı ve bu durum karşısında en kolay kullanılabilecek yol olan askerî vesayet seçeneğine başvurulduğunu belirtti. Mesut Yılmaz’ın başbakan olduktan bir buçuk ay sonra kapalı grup toplantısında sarf ettiği “Bizi kandırdılar; 28 Şubat’ı ideolojik bir mesele sanıyorduk, meğer para meselesiymiş” şeklindeki sözleri de, Kızıltaş’ın naklettiği anekdotlar arasındaydı.
İçki ile hindi
Bu konuda Kızıltaş’ın anlattığı bir başka anekdot da darbenin önemli isimlerinden Güven Erkaya’nın bir televizyon programında Kurtul Altuğ tarafından kendisine sorulan “28 Şubat neden yapıldı?” sorusuna verdiği cevap idi. Erkaya’nın düşünerek ve zorlanarak saydığı dört tane gerekçe, (1) Başbakanın Uzakdoğuya giderken uçakta içki servisi yaptırmaması, (2) kalınan otelde minibardan içkileri kaldırtması, (3) Sincan Belediyesinin içki ruhsatı vermekte zorluk çıkarması ve (4) yine aynı belediyenin yılbaşında hindi satışlarına müdahale etmesinden ibaret idi.
28 Şubat’ı bilmeyen 36 milyon kişi var
MÜSİAD III. Dönem Başkanı Dr. Ömer Bolat da konuşmasına, 104 yıldır devam eden bir sürecin parçası olduğuna ve bugünkü Gezi olaylarının da aynı sürece dâhil bulunduğuna işaret ederek başladı.
Bolat’ın dikkat çektiği bir başka husus ise, bugün Türkiye’de yaşayan 76 milyon kişiden 36 milyonunun 28 Şubat’tan habersiz olduğu gerçeği idi. Bu sebeple gençlerin kolayca tahrik edilerek Taksim’e koşturulduğunu, bu yüzden 28 Şubat’ın gençlere anlatılması gerektiğini söyleyen Bolat, daha sonra 28 Şubat sürecinin iç ve dış dinamikleri üzerinde durdu.
Darbenin iç dinamikleri olarak, 1909’da irtica bahanesiyle Sultan II.Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle başlayan darbeler zincirini gösteren Bolat, “Bu ülkenin sahibi biziz” zihniyetiyle millete hükmeden müesses nizamın DP’ye karşı 27 Mayıs darbesini gerçekleştirdiği gibi, 28 Şubat’ı ve bugünkü Gezi olaylarını da sahneye koyduğunu söyledi ve müesses nizamın en önemli ayağının medya olduğunu sözlerine ekledi.
İslâmı hedef alan küresel savaş
Dış dinamikler itibarıyla da, dünyada önemi itibarıyla Türkiye’nin ilk üç ülke arasına girdiğine dikkat çeken Bolat, Batı’nın bu yüzden Türkiye’yi kendi haline bırakmayacağını söyledi. Komünizmin yıkılışından sonra İslâm ülkelerinden bir kısmının Batı, bir kısmının da Doğu blokunda kaldığına işaret eden Bolat, bu durumda Türkiye’nin başka eksenlere gitmesine Batı’nın göz yummayacağını, ancak Müslüman kimliği sebebiyle de kendi içine almayacağını belirtti. Ömer Bolat, böylelikle bir fundamantalizm kavramı icad edilerek bu kavram altında İslâma karşı savaş açıldığını belirtti ve bir taraftan İslâm ülkelerinde terör olayları tetiklenir ve yöneticiler “Köktenciler iktidara gelmesin” telkini karşısında bırakılırken, bir taraftan da Türkiye’de 28 Şubat darbesinin gerçekleştirildiğini söyledi.
Refah Partisinin hızlı yükselişi karşısında faili meçhul olayların artış gösterdiğine dikkat çeken Bolat, kolayca kışkırtılabilen asker ve İslâmî değerlere karşı açıkça savaşan medya ayağı kullanılmak suretiyle, “içki, kadın, namaz, sakal, başörtüsü” gibi kavramlar etrafında dönen, ancak doğrudan İslâmı hedef alan bir mücadelenin yürütüldüğünü söyledi.
Yıkım dönemi
Dr. Ömer Bolat, 28 Şubat’ın ekonomik açıdan da büyük bir yıkım gerçekleştirdiğini belirterek, KOBİ’lerin durdurulduğunu, meslekî eğitimin engellendiğini ve 5-6 yıl boyunca ekonomik felâket yaşandığını söyledi. Bütçenin yüzde 86’sının faize gittiğini hatırlatan Bolat, şimdi ise faiz yerine halka giden para ile yurt çapında büyük hizmetlerin gerçekleştiğini belirtti ve dünkü e-muhtıra ve benzeri olaylarla bugünkü Gezi olaylarının arkasında hep bu gerçeğin yattığınığ sözlerine ekledi.
“Bu coğrafyada bu mücadele devam edecek” diyen Ömer Bolat, sözlerini “28 Şubat yıkım dönemiydi” ifadesiyle özetledi.