Son Kur’an Buluşmasında, fani dünyanın değerleri ve baki aleminin değerleri arasındaki farklılıkları bildiren ayetleri birlikte okuduk.
Fani dünyanın değerleri ile bâki âlemin değerleri arasındaki farklılıklar, Haziran ayı Kur’an Buluşmasının ana konusunu teşkil ediyordu.
Bu farklılıklar karşısında bocalamamak için ise Kur’ân-ı Kerim bize üç maddelik bir yol haritası sunuyordu.
Yaz döneminin ilk dersi olarak 25 Haziran Cumartesi sabahı yayınlanan 356. Ku’an Buluşmasında, En’âm sûrelerinin şu mealdeki 50-51. âyetlerini okuduk:
De ki: Ben size “Allah’ın hazineleri benim yanımda” veya “Ben gaybı bilirim” demiyorum. “Ben bir meleğim” de demiyorum. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. “Kör ile gören bir olur mu?” de. Hiç düşünmüyor musunuz?
Rablerinin huzuruna çıkarılmaktan korkan ve Ondan başka bir velîsi yahut şefaatçisi olmayan kimseleri sen bu Kur’ân ile uyar; olur ki sakınırlar.
Bu âyetlerle ilgili olarak yaptığımız değerlendirmelerde başlıca şu tesbitler ön plana çıktı:
Peygamberler ve onların irşadları hakkında insanları yanılgıya düşüren en önemli sebeplerden birisi, dünya hayatının değerleri ile Allah katındaki değerleri birbirine karıştırmalarıdır. Dünya hayatında bir insana itibar kazandıran servet, nüfuz, iktidar, ihtişam, şatafat gibi şeyleri peygamberlerde ve onlara tâbi olanlarda bulamayınca, onların Allah katında da itibar sahibi olamayacaklarını zannederler.
Okuduğumuz âyetlerde peygamberlerin elçiliği vurgulanırken, aynı zamanda, kudret ve iradenin bütünüyle Allah’a ait olduğu da hatırlatılmaktadır. Evet, peygamberler Allah katında büyük değer ve şeref sahibi kimselerdir; ancak Allah’ın icraatında hiçbir payları yoktur. Onlar da tıpkı bizim gibi birer beşerdir ve yaratılmış olmak ve Allah’ın emir ve yasaklarına muhatap olmak açısından bizden hiçbir farkları yoktur. Gayb bilgisi de bu cümledendir.
İnkârcılar, beşerden bir peygamber gönderilmesini kabul etmiyorlar ve bunu Allah’ın elçiliğini yapacak kimseye yakıştıramıyorlardı. İman ehlinde de zaman zaman bir başka aşırılık görülmekte, onlar da peygamberin elçiliğini kabul etmekle beraber, onun tıpkı bizim gibi bir beşer olmasını gönüllerine sığdıramamakta, ona (meselâ gayba muttali olmak gibi) bazı beşer üstü özellikler yakıştırmak şeklinde bir aşırılığa düşebilmektedirler.
Gerçi âyet ve hadislerde bu tür aşırılıklar kesinlikle reddedildiği için işin hakikatini anlatmak – en azından görünüşte – o kadar zor olmasa da, bu defa, peygambere yakıştırılamayan bazı özellikler ona ümmet olan bazı kimselere yakıştırılabilmektedir. Bütün bu aşırılıklarda ortak olan özellik, Allah katında makbul olan kişileri mutlaka beşer statüsünden daha yukarılarda bir makam yakıştırma hevesidir. Oysa bu heveslerin önünü kesmenin yolu basittir:
Allah’tan başka kim varsa hepsi kuldur ve kulluk sıfatında eşittir.
Gayb bilgisinden bize lâzım olan kısmı Allah tarafından elçileri vasıtasıyla bize bildirilmiştir. Bundan ötesi bizim imtihanımızdır; bütün gücümüzü imtihandan yüz akıyla çıkmaya hasretmeliyiz.
Şefaat her ne kadar âyet ve hadislerle sabit olan bir gerçek ise de, bu yolla kurtuluş, kurtuluşun en zor kısmıdır. İmam Gazalî’nin dediği gibi, “Çalış ki şefaate muhtaç olmayasın. Yoksa, işin şefaate kaldığı takdirde gerçekten işin zor demektir.”
Okuduğumuz son âyet ise, bütün bu problemlerin çözüm yolunu üç madde halinde gösteriyordu:
· Rabbinin huzuruna çıkarılmaktan korkmak.
· Kendisini azaptan kurtaracak yegâne dost olarak Allah’ı bilmek.
· Kur’ân ile uyarılmak.
En’âm sûresinin 50-51. âyetlerini okuduğumuz 356. Kur’an Buluşmasının video kaydını buradan izleyebilirsiniz:
356. KUR’AN BULUŞMASI VİDEO KAYDINI BURADAN İZLEYEBİLİRSİNİZ.
UTESAV organizasyonuyla düzenlenen Kur’an Buluşmaları 2013 yılından beri haftalık olarak devam ediyor. Pandemi önlemlerine kadar MÜSİAD Genel Merkezinde Cumartesi sabahları gerçekleşen Buluşmalar, Mart 2020’den bu yana YouTube’un Erdemli Hayat kanalından yayınlanıyor. Yaz dönemine mahsus olmak üzere, Kur’an Buluşmaları her ayın son Cumartesi günü 07:30-08:30 arasında yayınlanacak.